30 Mart 2017 Perşembe

İmam Ali’nin Tavsiyenamesi


Hz.Ali(a.s) Tavsiyanemesi


İmam Ali’nin Tavsiyenamesi
 اَلَّذٖينَ يَبْخَلُونَ وَيَاْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِىُّ الْحَمٖيدُ 
“Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimrilik yapmalarını söylerler. Allah’ın buyruğundan kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah şüphesiz müstağni ve övülmeğe layık olandır.”
Hadid, 24
Hz. Emiru’l Müminin Ali (a.s), Nehcu’l Belağa’nın 183. hutbesinde şöyle buyurur:
“Ey yaşlılığa mağlup düşmüş ihtiyar! Boyun kemiklerine ateş tasmaları yapıştığı, pazı etlerini yiyen zincirler geçirilip sarıldığı zaman sen ne yapacaksın? Ey kullar topluluğu! Hastalanmadan önce sıhhatte, darlıktan önce genişlikte Allah’tan korkun, Allah’tan! Özgürlük kapıları yüzünüze kapanmadan özgürlüğünüz için çalışın. Gözlerinizi geceleri ayık tutun. Karınlarınızı zayıflatın. Ayaklarınızı kullanmaya çalışın. Mallarınızdan infak edin, cesetlerinizden alıp cömertçe ruhlarınıza verin. Bu alışverişte sakın cimrilik etmeyin. Çünkü münezzeh olan Allah buyurmuştur ki: “Eğer Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınız sağlamlaştırır.” [1] ve yine buyuruyor ki: “Kim Allah’a karşı güzel bir borç verirse Allah, onun için kat kat artırır ve onun için şerefli bir mükâfat da vardır.” [2] Allah sizden, zilletten dolayı yardım, azlıktan dolayı borç istemez. Göklerde ve yerde O’nun orduları olduğu, güçlü ve hikmet sahibi olduğu halde sizden yardım istemektedir. Göklerin ve yerin hazineleri O’nun olduğu, Gani ve Hamid olduğu halde sizden borç istemiştir. Böylece Allah “Hanginiz daha güzel amel işleyecek diye sizi imtihan etmeyi istemiştir.” [3] O halde ahirette Allah’ın komşusu, peygamberlerin arkadaşı, meleklerin ziyaret ettiği, kulakları cehennem sesini duymaktan uzak kıldığı ve bedenleri de yorgunluk ve kedere düşmekten kurtardığı makama erişmek için amel işlemeye koyulun. “Bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir.” [4] İşittiklerinizi söylüyorum, Allah, bana ve size yardım edicidir! O bize yeter, O ne güzel vekildir!”


[1]      Muhammed, 7
[2]      Bakara, 245
[3]      Hud, 7
[4]      Hadid, 21

İmam Ali Pınarı Ziyaretgâhı..suriye

Deyr ez-Zur







İmam Ali (as) Pınarı Ziyaretgâhı, Meyadin’dedir. Meyadin, Suriye’nin doğusundaki Deyr ez-Zur eyaletinin başşehri Deyr ez-Zur’a 45 km mesafede yer almaktadır. Fırat Nehri’nin sağ yakasındaki bu küçük şehir, erken dönem İslâm tarihinin önemli bir şehri olan Rahbe’nin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Rahbe ise, Abbasî halifesi Harunürreşid (hilafet:170-193/786-809) zamanında Malik b. Tavk tarafından kurulmuştur.[1] Bu yüzden kaynaklarda bu şehirden, “Malik b. Tavk’ın Rahbesi” (Rahbetü Malik b. Tavk) diye söz edilmiştir. 
1306/1889 yılında hac yolculuğu esnasında Meyadin’den geçen Kaçarlar dönemi devlet adamı Muhammed Rıza Zahirülmülk seyahatnamesinde, bölge halkının Rahbe Kalesi’nin Hz. Ali (as) tarafından fethedildiğine inandığını nakletmektedir:
“Kale halkı kâfir imiş. İyilik yapanların öncüsü ve kâfirlerin katili Hz. Ali, güç kullanarak Kale’yi fethetmiş, sonra da yıkmış.”[2]
Kanaatimizce bu halk inancının kaynağı, Rahbe Kalesi’nin güneyinde yer alan ve Hz. Ali’ye nispet edilen pınardır.
Hz. Ali’ye nispet edilen ve bölge halkı tarafından Ayn-ı Ali adı verilen İmam Ali Pınarı, söylenceye göre, Hz. Ali’nin atının nalını yere vurması neticesinde veya devesinin buraya çökmesinden sonra kaynamaya başlamıştır.
Pınarın biraz ilerisinde, Fırat Nehri’ne komşu ovanın kaya duvarları boyunda bulunan tepenin üzerinde tarihî bir minarenin kalıntıları bulunmaktadır. Bu minare, yıkılmış bir mescid veya ziyaretgâhın günümüze ulaşan tek parçasıdır. Sekiz köşeli bu minarenin uzunluğu on üç metredir ve tuğladan örülmüştür.
Bazı tarih kaynaklarında, Rahbe şehrinde Hz. Ali’ye nispet edilen Meşhedü’l-Buk adında bir ziyaretgâhtan söz edilmiştir. Şiî kaynaklara göre Meşhedü’l-Buk, Hz. Ali’nin Sıffin Savaşı’na giderken gösterdiği bir kerametin gerçekleştiği yerde bina edilmiş bir ziyaretgâhtır.
Deylem veziri Fahrüddevle Ebu’l-Abbas Ahmed b. İbrahim Dubbî (ö. 398/1008) bir şiirinde Meşhedü’l-Buk’a ve Hz. Ali’nin kerametine işaret etmiştir:[3]
“Malik’in Rahbe’sinin oralardan duydu,
Dımaşk’tan yükselen borazan naralarını,
Neşeyle yankılanarak. (Ali) ashabına şöyle dedi:
Bu Hind’in oğludur, hızla asker sevk ediyor.”
Bu şiir, en azından IV./X. yüzyıldan itibaren bu ziyaretgâhın Şiîlerce bilindiğini göstermektedir.
Kutbüddin Ravendî (ö. 573/1187) bu ziyaretgâhtan ve Hz. Ali’nin burada gösterdiği kerametten söz etmiştir; ancak ziyaretgâhın Rahbe’de bulunduğuna değinmemiştir:
“Müminlerin Emiri Sıffin’e hareket ettiğinde, Dımaşk’a yüz fersah mesafede bulunan bir sahrada konakladı ve orada namaz kıldı. Namazdan sonra şükür secdesi yapıp şöyle dedi: ‘Muâviye’nin Dımaşk’tan ayrıldığını bildiren borazanların sesini duyuyorum.’ O günün tarihini not ettiler. Sonra Muâviye’nin tam da Hz. Ali’nin bu sözü söylediği gün Dımaşk’tan ayrıldığını gördüler. Sonradan oraya Meşhedü’l-Buk adı verilen bir ziyaretgâh bina edildi.”[4]
İbn Şehraşub (ö. 588/1192) da, Tâlib Oğulları’nın menkıbelerini yazdığı kitabında, Hz. Ali’nin kerametlerinden söz ederken bu ziyaretgâha da değinmiştir:
“Şam’ın Rahbe (bölge)sindeki Meşhedü’l-Buk’un aslı şudur: Ali (bu mekânda konaklamışken) Muâviye’nin ordusunun Dımaşk’tan ayrıldığını bildiren borazanların çalındığını haber vermiştir. O, on sekiz günlük mesafeden borazanların sesini işitmiştir ve bu, olağan üstü bir hadisedir.”[5]
Ziyaretgâhlar hakkında bir kitap kaleme alan Ali b. Ebi Bekir Herevî (ö. 611/1215) ise bu ziyaretgâh hakkında şu bilgileri verir:
“Rahbe’nin dışında Meşhedü’l-Buk vardır. Burası Ali b. Ebi Tâlib’in, Muâviye ile savaşa giderken konakladığı mekândır.”[6]
Muhtemelen tarih kaynaklarında sözü edilen Meşhedü’l-Buk, günümüze yalnızca minaresi ulaşan bu mescid veya ziyaretgâhtır. Nitekim Memluklular döneminde bu bölgede Meşhed adında bir köy olduğu bilinmektedir.[7]