8 Mart 2023 Çarşamba

ANNEM EŞİM KIZLARIM KIZ KARDEŞLERİM BAŞTA OLMAK ÜZERE BÜTÜN KADINLARIN GÜNÜ KUTLU OLSUN...


Kadınlarımız

Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.

NAZIM HİKMET





 Sevgili Toklucaklı kadınlarımız,

Üst üste yaşadığımız acılara en son 1 ay önceki deprem felaketi de en büyük yıkımı verdi.
Evlerimizin direği, çocuklarımızın annesi, analarımız, öğretmenlerimiz, doktorlarımız, hemşirelerimiz, siyasetçilerimiz...
Siz tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun.
Başta deprem bölgesinde hayatını kaybetmiş kadınlara ve köyümüzün Hakk'a yürümüş kadınlarına Allah'tan rahmet diliyoruz.
Tüm acılara göğüs geren kadınlarımıza da güç kuvvet diliyor, daha güzel günler geçirmeniz için elimizden ne geliyorsa yapacağımızı bilmenizi istiyoruz.
Sevgi ve Saygılarımızla,
Toklucak Köyü Derneği Yönetim Kurulu

7 Mart 2023 Salı

 İMAM HÜSEYİN (A.S.) ‘MIN MÜBAREK DOĞUMU

Ebu Abdullah Hüseyin… Ali b. Ebu Talib'in oğlu… Pak Ehl-i Beyt İmamları'nın üçüncüsü… Resulullah'ın (s.a.a) iki torunundan sonuncusu… Cennet gençlerinin efendisi… Mustafa'nın (s.a.a) gülü… Âl-i Aba'nın beşincisi… Şehitlerin efendisi… Resulullah'ın kızı Fatıma'nın göz nuru…

Doğum Tarihi

Tarihçilerin büyük çoğunluğu, onun Hicret'in dördüncü yılının Şaban ayının üçüncü gününde dünyaya geldiği kanaatindedirler.

Hicret'in üçüncü yılında doğduğu kanaatinde olan tarihçiler de var.

Ümmü Eymen'in Rüyası

Resulullah (s.a.a), rüyasında, Peygamber'in bedeninin organlarından birinin evine atıldığını gören ve gördüğü bu rüyanın etkisiyle büyük korkuya kapılan Ümmü Eymen'in rüyasını, Hüseyin'in (a.s) doğumuna ve süt emzirmesi için evine götürüleceğine yormuştu. İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) şöyle dediği rivayet edilir:

Ümmü Eymen'in komşuları Resulullah'a (s.a.a) giderek şöyle dediler:

"Ya Resulallah! Ümmü Eymen dün geceden beri ağlıyor ve gece boyunca hiç uyumadı. Sabaha kadar durmadan ağladı." Bunun üzerine Resulullah (s.a.a), Ümmü Eymen'i çağırdı ve dedi ki: "Ey Ümmü Eymen! Allah gözlerini ağlatmasın. Komşuların bana geldiler ve gece boyunca durmadan ağladığını haber verdiler. Allah gözlerini ağlatmasın. Niçin ağlıyorsun?" Dedi ki: "Ya Resulallah! Çok korkunç bir rüya gördüm. Bu yüzden sabaha kadar durmadan ağladım." Resulullah ona dedi ki: "Rüyanı Allah Resulü'ne anlat. Çünkü Allah ve Resulü daha iyi bilir." Dedi ki: "Rüyamı anlatmak bana ağır geliyor." Resulullah şöyle dedi: "Rüyanın anlamı senin gördüğün gibi olmaz. Sen rüyanı Resulullah'a anlat." Dedi ki: "Dün gece, senin vücudundan bir parçanın benim evime atılmış olduğunu gördüm." Resulullah (s.a.a) ona dedi ki: "Gözlerin rahat uyusun Ümmü Eymen! Fatıma, Hüseyin'i doğuracak ve sen de onu yetiştirip emzireceksin. Böylece benim vücudumun bir parçası senin evinde olacak."

Mübarek Bebek

Dünya kadınlarının efendisi Fatımatü'z-Zehra (a.s), bu mübarek yavrusunu dünyaya getirdi. Derhal Resulullah'a (s.a.a) müjde verildi. Resulullah (s.a.a), hemen Ali ve Fatıma'nın evine gitti. Esma bint-i Umeys'e: "Ey Esma! Bana oğlumu getir." dedi. Esma, bebeği Resulullah'a (s.a.a) götürdü. Beyaz bir bez parçasına sarılmıştı. Resulullah (s.a.a), büyük bir sevinç duydu ve bebeği bağrına bastı. Sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okudu. Sonra bebeği kucağına aldı ve ağlamaya başladı. Esma dedi ki: "Anam ve babam sana feda olsun, niçin ağlıyorsun?" Buyurdu ki: "Şu oğlum için ağlıyorum." Dedi ki: "Daha şimdi doğdu!" Buyurdu ki: "Ey Esma! Benden sonra sapık bir grup onu öldürecek. Allah, onlara şefaatimi nasip etmesin…"

Sonra Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s): "Oğluma ne ad verdin?" dedi. Ali (a.s) cevap verdi: "Ya Resulallah! Senden önce ona isim verecek değilim…" Bu sırada Allah'ın sevgili Peygamber'ine (s.a.a) vahiy geldi, Allah'ın yeni doğmuş bebeğe verdiği isim bildiriliyordu. Resulullah (s.a.a), uğurlu yavrusuna vereceği isme ilişkin Allah'ın emrini alınca, Ali'ye (a.s) döndü ve şöyle dedi: "Onun adını Hüseyin koy."

Doğumun yedinci gününde Resulullah (s.a.a), Hz. Fatıma'nın (a.s) evine gitti ve torunu Hüseyin için akike kurbanı olarak bir koç kesti. Bebeğin saçlarının tıraş edilmesini ve saçlarının ağırlığınca gümüşün sadaka olarak verilmesini, ayrıca sünnet edilmesini emretti."

Böylece kardeşi Hasan için yapılan merasimler, Resulullah'ın (s.a.a) yeni doğmuş torunu Hüseyin için de gerçekleştirildi.

Hz. Peygamber'in Hüseyin'e Verdiği Önem

Hüseyin ile (a.s) ilgili olarak Peygamber efendimizden (s.a.a) birçok hadis rivayet edilmiştir. Bu rivayetler, Hüseyin'in (a.s) risalet ve ümmet dünyasında işgal ettiği yüksek makamı gözler önüne sermektedir. Hüseyin'in (a.s) yüce makamını algılayabilmek için bu rivayetlerden birkaçını örnek olarak sunuyoruz:

1- Selman, Resulullah'ın (s.a.a) Hasan ve Hüseyin hakkında şunları söylediğini duyduğunu anlatır: "Allah'ım! Ben bu ikisini seviyorum, sen de onları ve onları sevenleri sev."

2- "Kim Hasan'ı ve Hüseyin'i severse, ben de onu severim. Ben kimi seversem, Allah da onu sever. Allah kimi severse, onu cennete koyar. Kim ikisine buğzederse, ben de ona buğzederim. Ben kime buğzedersem, Allah da ona buğzeder. Allah kime buğzederse, onu ebedî kalmak üzere cehenneme atar."

3- "Şu iki oğlum, benim dünyadaki güllerimdirler."

4- İbn Mes'ud'un şöyle dediği rivayet edilir: Resulullah (s.a.a) namaz kılıyordu, Hasan ve Hüseyin geldiler, Resulullah'ın (s.a.a) sırtına bindiler. Resulullah (s.a.a) başını secdeden kaldırırken onları yumuşak ve şefkatli bir şekilde tutup indirdi. Tekrar secdeye gidince, onlar da tekrar sırtına çıktılar. Namazını tamamlayınca birini sağ dizine, birini de sol dizine oturttu. Sonra şöyle dedi:

"Beni seven, şu ikisini sevsin."

5- "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim. Allah, Hüseyin'i seveni sevsin. Hüseyin torunlardan bir torundur."

6- "Hasan ve Hüseyin, benden ve babalarından sonra, dünya ehlinin en hayırlılarıdır. Anneleri de, dünya kadınlarının en üstünüdür."

7- "Hasan ve Hüseyin, cennet gençlerinin efendileridir."

8- Ümeyye el-Huzzaî'nin kızı Berre'nin şöyle dediği rivayet edilir: Fatıma (s.a) Hasan'a hamile iken bazı işlerinden dolayı sefere çıkan Peygamber, Fatıma'ya şöyle dedi:

Sen bir erkek çocuk doğuracaksın. Cebrail, bundan dolayı beni kutladı. Ben yanına gelinceye kadar onu emzirme.

Fatıma, Hasan'ı doğurunca onun yanına gittim. Üç gündü henüz emzirmemişti. Dedim ki: "Onu getireyim, emzir." "Asla!" dedi. Sonra annelik duygusu ağır bastı ve bebeği emzirdi. Peygamber (s.a.a) gelince, "Ne yaptın?" diye sordu. Dedi ki: "Ona acıdım ve emzirdim." Buyurdu ki: "Allah'ın dilediğinden başkası olmaz."

[Başka bir rivayette ise bu olay şu şekilde geçer:]

Fatıma (a.s) Hüseyin'e hamile kalınca Resulullah (s.a.a) ona dedi ki: "Ey Fatıma! Sen bir erkek çocuk doğuracaksın. Cebrail, beni bundan dolayı kutladı. Bir ay da sürse ben gelinceye kadar onu emzirme." Fatıma: "Öyle yapacağım." dedi. Resulullah (s.a.a) bazı işleri için sefere çıktı. Fatıma (a.s) Hüseyin'i dünyaya getirdi. Resulullah (s.a.a) gelinceye kadar onu emzirmedi.

Resulullah (s.a.a) gelince, "Ne yaptın?" dedi. Fatıma (a.s) dedi ki: "Onu emzirmedim." Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) bebeği aldı ve dilini ağzına koydu. Hüseyin, Resulullah'ın (s.a.a) dilini emmeye başladı. Öyle ki Resulullah: "Yeter Hüseyin! Yeter Hüseyin!" dedi. Sonra şöyle buyurdu: "Allah'ın dilediğinden başkası olmaz. O, sende ve senin çocuklarındadır."

Bununla imamet misyonunun Hüseyin'in soyunda olduğuna işaret etmiştir.

9- Resulullah (s.a.a) oturuyordu. Hasan ve Hüseyin çıkageldiler. Resulullah (s.a.a) onları görünce ayağa kalktı. Fakat onların Resulullah'ın (s.a.a) yanına varmaları uzun sürdü. Buna rağmen Resulullah (s.a.a) ayakta onları bekledi. Onları karşıladı ve omzuna bindirdi. Sonra şöyle dedi:

Binitiniz ne güzel binit, siz de ne güzel binicisiniz. Babanız da sizden daha hayırlıdır.

Künyesi ve Lâkapları

Künyesi, Ebu Abdullah'tır.

Lakapları ise şunlardır: er-Reşid, el-Vafî, et-Tayyib, ez-Zeki, el-Mübarek, et-Tâbi Li Merzati'llah, ed-Delil Alâ Zati'llah, es-Sibt.

Derece olarak en meşhur lâkabı ise, dedesinin (s.a.a) kendisi ve kardeşi ile ilgili olarak söylediği şu sözdür:

İkisi cennet gençlerinin efendisidirler.

Yine es-Sibt (torun) lâkabı da en meşhurlarındandır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Hüseyin torunlardan bir torundur."


(KAYNAK;Tarih-u İbn Asakir, 14/313; Makatilu't-Talibin, s.78; Mecmau'z-Zevaid, 9/194; Üsdü'l-Gabe, 2/18; el-İrşad, s.18
- Usul-u Kâfi, 1/463; el-İsabe adlı eserin dipnotu olarak basılan el-İstiab, 1/377
- Biharu'l-Envar, 43/242
- İ'lamu'l-Vera bi A'lami'l-Huda, 1/427
- Uyun-u Ahbari'r-Rıza, 2/25; İ'lamu'l-Vera, 1/427
- el-İrşad, 2/28
- el-İrşad, 2/28
- el-İrşad, 2/28; Buharî, 2/188; Tirmizî, 5/615, H. 3770
- Müstedrek, Hâkim, 3/166; Kifayetu't-Talib, s.422; İ'lamu'l-Vera, 1/432
- Biharu'l-Envar, 43/261; Ahmed, 4/172; Tirmizî, 5/658, H. 3775
- Bihar'ul-Envar, 43/261; Uyun-u Ahbari'r-Rıza, 2/62
- İbn Mace, 1/56; Tirmizî, 5/614, H. 3768; Bihar'ul-Envar, 43/265
- Bihar'ul-Envar, 43/254. Ayrıca bk. el-Menakib, 3/50
- Bihar'ul-Envar, 43/285, 286. Ayrıca bk. Zehairu'l-Ukba, s.130
- A'yanu'ş-Şia, 1/579)